Eğitimde ölçme ve değerlendirme, iki temel başlık altında ele alınabilir: sınıf içi ölçme ve değerlendirme ile standartlaştırılmış sınavlar. Bu yazının ilk bölümünde, Türkiye gibi sınav odaklı eğitim sistemlerine sahip ülkelerde standartlaştırılmış sınavların önemi ve yapay zekânın bu alandaki potansiyeli ele alınmaktadır.
Sınav Odaklı Eğitim Sistemlerinin Sorunları
Türkiye’de eğitim sisteminin büyük ölçüde LGS, TYT, AYT ve KPSS gibi standartlaştırılmış sınavlara dayalı olduğu görülüyor. Bu sınavlar, eğitimdeki baskının ana kaynağı olmasının yanı sıra, sınıf içi yaşam becerilerinin geliştirilmesine de engel oluyor. Eğitim sistemine yönelik eleştirilerden biri, sınavların yaşam becerilerini ölçmekte yetersiz kalması ve eğitimi yalnızca sınava odaklanan bir yapıya dönüştürmesidir.
Ayrıca, bu sınav sistemleri etrafında oluşan yaklaşık 20 milyar dolarlık bir ekonomi, köklü reformların önündeki en büyük engellerden biri olarak değerlendirilmektedir. Dershaneler, etüt merkezleri, özel okullar ve yayınevleri gibi sektörler, bu düzenin devamını sağlama konusunda ciddi bir lobi gücüne sahiptir.
Yapay Zekâ ile Yeni İmkânlar
Yapay zekâ teknolojisi, eğitim sisteminin daha etkili ve verimli hale getirilmesi için önemli fırsatlar sunuyor. Özellikle bireyselleştirilmiş öğrenme süreçleri ve sınıf içi ölçme yöntemleri gibi alanlarda yapay zekânın potansiyeli dikkat çekmektedir:
- Soru Yazımı ve Değerlendirme: Yapay zekâ, sınav sorularının yazımı, puanlama ve geri bildirim süreçlerinde destek sağlayabilir.
- Kişiselleştirilmiş Eğitim: Öğrencilerin ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilen yapay zekâ sistemleri, konu tekrarları, eksik tamamlama ve geri bildirim gibi süreçlerde öğretmenlerin iş yükünü azaltabilir.
- Senaryo Temelli Sorular: Yapay zekâ, senaryo temelli ölçme yöntemleri ile öğrencilere gerçek yaşam becerilerini geliştirme fırsatı sunabilir.
Ancak bu fırsatların hayata geçirilebilmesi, ciddi bir teknolojik altyapı gerektiriyor. Türkiye’de sınava giren milyonlarca öğrenciye yönelik bilgisayar tabanlı bir sistem oluşturmanın maliyeti 30-40 milyar dolar gibi büyük bir yatırım gerektirebilir.
Potansiyel Sorunlar ve Önyargılar
Yapay zekâ teknolojileri, mevcut durumda insan önyargılarını taşıyabilir. Örneğin, belirli bir müzik türünü dinleyen öğrencilere önyargılı değerlendirmeler yapılması veya yapay zekânın bilmediği cevaplar için uydurma yanıtlar üretmesi gibi problemler, teknolojinin etik kullanımını sorgulatmaktadır.
Gelecek Perspektifi
PISA, 2025 yılı itibarıyla senaryo temelli sınavlar uygulamayı planlıyor. Bu sınavlarda öğrenciler, yapay zekâ destekli chatbotlar aracılığıyla bilgiyi kullanma becerilerini gösterebilecek. Ancak Türkiye’de kısa vadede bu tarz yeniliklerin hayata geçirilmesi, mevcut teknolojik altyapının eksikliği nedeniyle mümkün görünmemektedir.
Sonuç olarak, yapay zekâ teknolojisinin sınav sistemlerine entegrasyonu, şu an için daha küçük ölçekli projelerde veya bireyselleştirilmiş eğitim süreçlerinde kullanılabilir. Uzun vadede ise bu teknolojinin eğitim sistemimize etkili bir şekilde entegre edilebilmesi için ciddi yatırımlar ve altyapı çalışmaları gerekmektedir.