Geçtiğimiz günlerde, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması, medya ve hukuk çevrelerinde geniş yankı uyandırdı. Deneyimli gazetecinin, bir bilirkişiye söz hakkı tanıdığı için Silivri Cezaevi’ne gönderilmesi, basın özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü konularında ciddi tartışmalara neden oldu.
Taha Akyol: “Bu Tutuklama Kanuna Aykırı”
Karar gazetesi yazarı ve hukukçu Taha Akyol, “Bu tutuklama kanuna aykırı” başlıklı köşe yazısında, Toktaş’ın tutuklanmasının hukuki dayanağını sorguladı. Akyol, “Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması, kanuna aykırı bir işlemdir. Zira bir soruşturmada bilirkişilik yapan bir kimseyle ilgili yayın yapmak, hatta onu etkilemek Ceza Kanunumuza göre suç değildir.” ifadelerini kullandı. Akyol’a göre, suç olmayan bir fiil için gözaltı yapmak ve tutuklamak kanunsuz bir işlemdir.
Kanundaki Değişiklik ve Etkileri
Akyol, yazısında 2014 yılında Ceza Kanunu’nun 277. maddesinde yapılan değişikliğe dikkat çekti. Bu değişiklikle, “soruşturma” aşamasında savcıya, hâkime, bilirkişiye, tanığa “emir ve talimat” vermenin, etkilemeye teşebbüs etmenin suç olmaktan çıkarıldığını belirtti. Dolayısıyla, Toktaş’ın yaptığı yayınların mevcut kanunlara göre suç teşkil etmediğini vurguladı.
Gazetecilik Faaliyeti mi, Suç mu?
Olayın temelinde, gazeteci Barış Pehlivan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eleştirdiği bilirkişi Satılmış Bey ile yaptığı telefon görüşmesi bulunuyor. Pehlivan, gazeteci olduğunu belirterek Satılmış Bey’den görüş almış ve bu görüşme Halk TV’de yayınlanmıştır. Akyol, bu durumu “Gazetecilikte bu haberciliktir, bir cevap hakkı yayınıdır.” şeklinde değerlendirdi.
Hukukçuların Görüşleri
Gezi Parkı davası nedeniyle 2022 yılında mahkûm edilen avukat Can Atalay da, Silivri Cezaevi’nden Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması üzerine bir yazı kaleme aldı. Atalay, Toktaş’a uygulanan hukuksuzluğu madde madde anlatarak, bu tutuklamanın basın özgürlüğüne aykırı olduğunu belirtti.
Basın Özgürlüğü ve Yargı Bağımsızlığı
Akyol, yazısının sonunda, “Basın, anayasal olarak kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hürriyetlere sahip olmalı, yargı yetkileri basına baskı için kullanılmamalıdır.” ifadelerini kullandı. Bu tutuklamanın, basın özgürlüğüne ve yargı bağımsızlığına zarar verdiğini vurguladı.