Ankara’da bu hafta Şinasi Sahnesi’nde yürekleri titreten bir ilk yaşandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın koruması altında bulunan, 12-13 yaşlarındaki 16 çocuk, sahne tozunu ilk kez tiyatro oyunuyla tattı. Devletin koruyucu kanatları altında büyüyen bu genç yürekler, 10 aylık bir emekle hazırlandıkları “Küçük Prens” oyununu izleyiciyle buluşturdu.
Türkiye’nin en çok bilinen, en çok alıntı yapılan eserlerinden biri olan Küçük Prens, bu kez kelimelerden ibaret bir metin değil, umutla, heyecanla ve özgüvenle oynanan bir sahne deneyimine dönüştü.
“Daha önce tiyatroyla hiç tanışmamışlardı”
Bu etkileyici tiyatro yolculuğunun baş mimarlarından biri olan gönüllü eğitmen Serdar Dövüşkaya, 10 ay önce Ankara Valiliği’nden alınan onayın ardından Çocuk Evleri Koordinasyon Merkezi (ÇEKOM) ile çalışmalara başladığını belirtti.
Dövüşkaya, “Çocukların büyük bölümü daha önce tiyatro sahnesi bile görmemişti. Yalnızca birkaçının okul deneyimi olmuş. Ama içlerinden taşan heyecan ve istek, projenin itici gücü oldu” diyerek bu yolculuğun ilk adımlarını özetledi.
Dövüşkaya’ya göre oyunun başarısının en büyük sırrı, “grup olmayı öğrenmek”:
“Tiyatro, bir grup sanatıdır. Bu çocuklar sadece replik ezberlemedi, birlikte nefes almayı, birlikte hareket etmeyi öğrendi. Aralarındaki bağ güçlendi, kendilerine ve birbirlerine güvenleri arttı.”
Bir felsefeyi sahneye taşıdılar
Çocuklar, sadece tiyatro sahnesinde rol almadı, aynı zamanda “Küçük Prens” kitabının satır aralarına da felsefi bir yolculuk yaptı. Dövüşkaya, “Kitabı birlikte okuduk, analiz ettik. Gerçek dostluğun ne kadar zor bulunduğunu, birine emek vermenin ne demek olduğunu birlikte öğrendik” diyor.
Oyunun en çarpıcı repliklerinden biri, küçük yüreklerden büyük mesajlar olarak yansıdı izleyicilere:
“Ah şu büyükler… Gerçekten çok tuhaf oluyorlar.”
Koruma altındaki çocukların kaygı duvarları yıkıldı
Eğitmen Dövüşkaya, bu projenin sadece sahnelenen bir tiyatro olmadığını, çocukların iç dünyasında da bir değişimin fitilini ateşlediğini vurguluyor:
“Onların gözlerinde bir şeyin kırıldığını gördüm. Kaygıydı bu. Sahneye çıktıklarında önce ayakları titriyordu ama oyun sonunda yüzleri gülümsüyordu.”
Ayrıca Dövüşkaya, bu çocuklarla ilk kez çalışma fırsatı bulduğunu, ve onların sanatsal potansiyelinin farkına vardığını söyledi:
“Yetenekliler, ama en önemlisi çok istekliler. Bu istekle kendilerini keşfetmeye başladılar.”
Gönüllülerden gönüllere uzanan bir mesaj
Oyunu izlemeye gelenler arasında hayırseverler, gönüllüler ve farkındalığı yüksek kişiler vardı. Dövüşkaya, sahnede sadece bir tiyatro oyunu sunmadıklarını, aynı zamanda toplumun birçok kesimine bir mesaj verdiklerini de belirtti:
“Çocuklar üzerinden hayata dair yapmak isteyip yapamadığımız şeyleri yeniden düşünmemiz için bir fırsattı bu. Onların yeteneği, bizim sorumluluğumuzu hatırlattı.”
📌 Muhabir Yorumu:
Bu çocuklar sadece sahneye çıkmadı, kendi içlerindeki ışığı da ortaya çıkardı. Ankara Şinasi Sahnesi’nde sadece bir tiyatro oyunu izlenmedi, aynı zamanda toplumun görmeyi unuttuğu, duymaya cesaret edemediği bir hakikat dile geldi. Bu çocuklar geleceğe sadece umut değil, sahne tozu kokan bir cesaret de ekti. Onlara sahip çıkan, emeği geçen herkese sonsuz saygıyla…