Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Başıboş Köpek Sorununa Karşı Radikal Önlem: Kampüslerde Köpek Beslemek Yasaklandı
Ankara’da son dönemde artış gösteren başıboş köpek saldırıları, üniversiteleri de harekete geçirdi. Özellikle 2025 yılının başından itibaren yaşanan 5 köpek saldırısı vakası, Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ni öğrencilerinin güvenliği için yeni tedbirler almaya yöneltti. Bu kapsamda, üniversite yönetimi 20 Şubat 2025 tarihinde aldığı kararla, kampüs alanlarında köpek beslemeyi yasakladı.
Üniversite yönetimi tarafından personele iletilen resmi yazıda, “Yerleşke sınırlarında köpeklerin sayısının arttığı ve aralarında saldırgan köpeklerin de bulunduğu, öğrenci, personel ve misafirlerin köpekler tarafından rahatsız edildiği ve saldırıya uğradığı” vurgulandı. Ayrıca, “Üniversitemizde meydana gelen bu gibi olayların önüne geçilebilmesi adına, yerleşkelerimiz sınırları içerisinde tehlike arz eden sahipsiz köpeklerin güvenli barınaklara yerleştirilmesi ve bakımlarının sağlanarak rehabilite edilmesi hususunda ilgili kurumlarla yazışmalar yapılarak gerekli güvenlik tedbirleri alınmıştır” ifadelerine yer verildi. Bu karar doğrultusunda, kampüslerde köpek beslemek, köpek getirmek ve köpek maması gibi yiyecekleri yerleşkeye getirmek yasaklandı. Karara uymayanlar hakkında ise idari işlem başlatılacağı belirtildi.
Bu karar, üniversite öğrencileri arasında farklı tepkilere yol açtı. Dördüncü sınıf öğrencisi Harun Yahya Güley, “4 yıldır üniversitede hayvanları besliyoruz ve hiç köpek saldırısıyla karşılaşmadık. Yapılan çalışma tüm köpeklerin toplatılmasından ziyade daha saldırgan köpeklerin toplatılmasına yönelik olsa daha güzel olurdu.
Burada pek çok can var. Onlar bizim de evladımız gibi oluyor bir zaman sonra. Onlarla yediğimiz yemeği paylaşıyoruz. Bununla ilgili de bir kısıtlama getirildi. Ben bunu doğru bulmuyorum. Umarım bu karar en kısa sürede geri çekilir.” şeklinde görüş bildirdi.
Ankara genelinde başıboş köpek sorunu, son dönemde vatandaşların endişelerini artırmış durumda. Özellikle çocuklu aileler, sokaklarda güvenle dolaşamamaktan şikayetçi. Altındağ ilçesinde yaşayan Aziz Korkmaz, mahallesinde çok sayıda başıboş köpek olduğunu ve bunların zaman zaman yoldan geçenlere saldırdığını belirtti.
Eşi ve kızının köpek saldırısından kıl payı kurtulduğunu dile getiren Korkmaz, “Kendimizi korumak için evden çıkarken yanımıza şemsiye alıyoruz.” dedi. Benzer şekilde, Mamak ilçesinde yaşayan Osman Soylu da bir grup köpeğin kendisine saldırdığını ve yoldan geçen bir otomobildekilerin müdahalesiyle kurtulduğunu söyledi. Soylu, “Korkuyoruz, çocuklarımızla, torunlarımızla dışarı çıkamıyoruz. Ne yapmamız gerekiyor bilmiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Başıboş köpek sorunu, sadece üniversitelerde değil, Ankara’nın genelinde ciddi bir problem haline gelmiş durumda. Yenimahalle ilçesi Şehit Süleyman Şahin Caddesi’nde, kaldırımda yürüyen bir vatandaş, 9 köpekten oluşan saldırgan bir sürünün hedefi oldu. Kaçmaya çalışırken tökezleyip yere düşen talihsiz adam, köpeklerin saldırısına karşı çaresizce kendisini korumaya çalıştı.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nin aldığı bu karar, öğrencilerin ve personelin güvenliğini sağlamak adına atılmış önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Ancak, hayvansever öğrenciler ve sivil toplum kuruluşları, bu tür yasakların yerine daha kapsayıcı ve sürdürülebilir çözümler üretilmesi gerektiğini savunuyor.
Özellikle, saldırgan davranışlar sergileyen köpeklerin tespit edilerek rehabilite edilmesi ve güvenli barınaklara yerleştirilmesi, hem hayvan hakları hem de insan güvenliği açısından daha dengeli bir yaklaşım olarak görülüyor.
Başıboş köpek sorunu, Ankara gibi büyük metropollerde giderek artan bir endişe kaynağı haline geldi. Üniversite yönetimlerinin ve yerel otoritelerin aldığı önlemler, halkın güvenliğini sağlamak adına önemli olsa da, bu tür kararların hayvan hakları ve etik değerler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyor.
Saldırganlık eğilimi gösteren hayvanların rehabilitasyonu ve güvenli barınaklara yerleştirilmesi, sorunun daha insancıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözülmesine katkı sağlayacaktır. Toplum olarak, hem insan hem de hayvanların güvenliğini ve refahını gözeten dengeli politikalar geliştirmek, bu tür sorunların üstesinden gelmemizde kilit rol oynayacaktır.