Burak Berkay Akgül ile Röportaj
Mahsun Kırmızıgül’ün yönettiği ‘Güzel Aşklar Diyarı’ dizisinin çekimleri için bir süredir Kapadokya’da bulunan Burak Berkay Akgül, İstanbul’a gelmişken yakaladım onu. “Geçen sezon da işim oradaydı, memleketim gibi oldu artık Kapadokya” diyor. Hem sevimli, hem çocuksu hem de seksi bir havası var. Mütevazı ve heyecan dolu. Sohbet etmeyi çok seviyor. Onunla başladığımız muhabbet birçok ilginç detayı gün yüzüne çıkarıyor.
Son zamanlarda adını sık sık sosyal medya trend listelerinde görüyorum. Çevremdekilere “Burak’ı neden bu kadar beğeniyorsunuz?” dedim, “Hem serseri hem masum duruyor” dediler. Sen kendini nasıl anlatırsın?
Bunlardan çok uzak değilim. Masum görünmek ve bazen fırlama olmak, oyunculuk kariyerim için avantaj sağlıyor. Geçen dizimde 18 yaşındaki bir karakteri canlandırdığım için, stilimi ve tavrımı değiştirdiğimde farklı karakterlere evrilebiliyorum.
Sosyal medyada fotoğraflarına “İlah mısın silah mısın?”, “Sanki bir başyapıt” gibi yorumlar yazıyorlar. Bunları okuduğunda havalanıyor musun?
Mutlu oluyorum, çünkü bu yorumlar yaratıcılık barındırıyor ve bana tebessüm ettiriyor.
İzleyiciler seni yakışıklı olduğun için mi yoksa iyi oyuncu olduğun için mi sevdiler?
Belki de samimiyetimden dolayı sevdiler. İçimden geleni saklayamam, mutsuz olduğumda ya da sıkıldığımda hemen anlaşılır. Röportajlarda kendimi ifade ederken içim kaynar. Bence insanlar bunu da gördükleri için oynadığım karakterlerde de o samimiyeti ve gerçekliği hissediyorlar.
27 yaşındasın. Sürekli yeni isimler hayatımıza giriyor. Bu durum seni tedirgin ediyor mu?
Çok sevdiğim bir söz var; “Kendi ışığına güvenen başkasının parlamasından rahatsız olmaz.” Herkes parlasın, ben kendi ışığımla yoluma devam ediyorum, bu yüzden korkmuyorum.
Şöhreti sevdin mi?
İyi yanlarını evet. Ancak kötü yanları da var.
Kötü yanları ne?
Özel alanının daralması, hareketlerine dikkat etmen gerektiği bazı durumlarda zorlayıcı olabiliyor. Çok fazla otokontrol sağlamaya çalışmak benim için zor. İçimden geldiği gibi davranmayı seviyorum. Bu nedenle kendime arada bir “Dur, hiçbir şey yapma” demek zorunda kalıyorum.
Bu dönemde en yanlış anlaşıldığın şey ne oldu?
İnsanlar beni kendi görmek istedikleri gibi algılıyorlar. “Bu çocuk böyle” diyen bir kitle var. Aslında öyle biri değilim. Olmadığım bir şekilde lanse edildiğimde yanlış anlaşıldığımı düşünüyorum.
Kastettiğin çapkınlık mı?
Çapkınlık sadece özel hayatla ilgili değil. İşimi yaparken de “O zaten torpillidir” gibi yorumlarla karşılaştım. Senin nereden, nasıl geldiğini bilmeyenler için bu yanlış anlaşılmalara sebep olabiliyor. Bu durum, insanlara karşı daha fazla kendimi ispatlama zorunluluğu doğuruyor.
Bu işten ne umdun?
Umduğum, idol olarak gördüğüm oyuncular gibi, işimle konuşulan ve var olan biri olmaktı.
Ne buldun?
Herkesin konuşup müdahale edebileceği, fikir verebileceği bir alan. Dalgada sörf yapmak gibi. Dalgada sörf yapmak güzel ama düşebilirsin de.
Sektörde hiç susmak zorunda kaldığın şeyler oldu mu?
Elbette, bazı yorumlara karşı kulakları kapamak, duymazdan gelmek ya da görmemek gerekiyordu. Bu konularda sustum.
Gerekli, doğru eleştirileri görüp katıldım.
Geçen sezon birlikte rol aldığın Özge Yağız’la güzel giden bir ilişkiniz var. Bu ilişkinin eski sevgililerinizle birlikteyken başladığı iddia edildi. Siz “İlişkimiz sonra, hatta set bittikten sonra başladı” deseniz de yorumlar devam etti. Genç bir oyuncu olarak bunlarla karşılaşmak umudunu kırıp, seni üzüp canını acıttı mı?
Evet, bu tür şeylerle gündeme gelmek, işlerim yerine bunlarla konuşulmak beklemediğim bir durumdu. Gündemde böyle kalmak iyi değil. Hem ben hem de Özge üzülüyoruz, bu durum beni etkiliyor. O zamanlar biraz tökezledim, “Nasıl bir yol izlemem gerekiyor?” diye düşündüm. Ama insanlara ne kadar bağırarak açıklarsan açıklayın, inanmak istemeyen bir taraf her zaman olacaktır. Bu durum benim için Yıldız Tilbe’nin yumurta ve pişme örneğine evrildi.
O ne?
Bazı insanlar yumurta gibidir. Kırılgandır ama hayat onları pişirir ve sonra sertleşirler. Kendimi o şekilde tanımlamak biraz garip ama ben de söylenenleri çok fazla görmeden, sadece gerekli ve doğru eleştirileri görüp katılaştım. Yine de etkileniyorum, sonuçta insanım.
O halde Özge’ye olan aşkını nasıl anlatırsın?
Bütün röportajı alıp bilmem kaçla çarpsak anlatamayacağım kadar derin bir sevgi.
Hayat ‘Sen topçu değilsin, oyuncu ol’ diyerek beni bir yola savurdu.
Sen kimsin, çok bilmiyoruz?
Ben Burak Berkay. Aydın’da doğup büyüdüm, lisede İstanbul’a geldim. Babam eczacı, annem hemşire. Bir abim var.
İstanbul maceran nasıl başladı?
Oyunculuk hayallerim 10’lu yaşlarımın başında başlamıştı. O zamanlar ekranda BKM Mutfak izleyerek heveslenmişimdir. Aydın’da tiyatro kurslarına gidiyordum. Bu sırada futbol da oynuyordum, sakatlanmasaydım belki futbola devam ederdim ama hayat “Sen topçu değil, oyuncu ol” diyerek beni bir yola savurdu. Aileme “İstanbul’a gidelim” diye baskılar yapmaya başladım. Babam başka bir şehirde eczane açmayı düşünüyordu, gidip bakıyordu, “Ben gelmem” diyordum. Abim İstanbul’da okuyordu, yazın gezme fırsatıyla annemle İstanbul’a geldik. Annem burada hemen bir hastanede çalışmaya başladı, babam da mecburen geldi.
Oyunculuk isterken neden İstanbul Üniversitesi Jeoloji Bölümü’ne girdin?
İstanbul’da kalmaya devam etmek için burada okumam gerekiyordu. Bölüm ilgimi çekiyordu. Bu sırada oyunculuk üzerine eğitim almaya başladım, dublaj işleri çıktı. Tanıştıklarım sayesinde menajerim Renda Güner’le karşılaştım. İlk ‘Maria ile Mustafa’ oldu, ardından ‘Kahraman Babam’ ve ‘Destan’ projeleri geldi. Sonrasında ‘Ru’ ve geçen sezon ‘Safir’ ile devam ettim.
Bu kadarını yapabilecek cesarette değilim.
‘Güzel Aşklar Diyarı’ yarın akşam Kanal D’de başlıyor. Nasıl bir hikâye?
Mahsun Kırmızıgül çok güzel bir hikâye kurmuş. Güçlü aile bağlarının olduğu, derin bir aşk hikâyesi anlatılıyor. Karakterim Kapadokya’nın önde gelen ailelerinden birinin oğlu. Âşık olduğu kızı Kapadokya’ya getirmesiyle aile sırları ortaya çıkıyor ve olaylar hızla gelişiyor. Her şey çorap söküğü gibi birbirini takip ediyor, inanılmaz bir ritmi var.
Fragmandan anladığım kadarıyla Arhan, sevdiği kızı ailesiyle tanıştırmak için Kapadokya’ya gidiyor ve sevdiği kıza herkesin ortasında evlenme teklif ediyor. Sen âşıkken bu kadar cesur olabilir misin?
Olabilirim. Karşımdaki kişiye çok bağlıyım. Arhan’ın hesaplayamadığı durumlar da var. Kendisi başka bir kızla sözleneceğini öğrendiğinde asıl cesur adımını atıyor, ailesini karşısına alıyor ve “İstemiyorsanız ben yokum” diyerek rest çekiyor. Ben bu kadarını yapabilecek cesarette ve sertlikte değilim. Ancak istediğim bir şey söz konusu olduğunda arkasında dururum.
Bir önceki projende de Kapadokya’da varlıklı bir ailenin oğlunu canlandırıyordun. Nasıl farklılaştın?
Bir önceki karakterin şartları ve durumu çok farklıydı. Orada sırlar vardı ve ona göre davranmak zorundaydı. Arhan ise çok açık ve net bir kişilik. Bunu ailesine karşı gösterdiği tavırlardan da göreceğiz.
Mahsun Kırmızıgül’le çalışmak nasıl?
Gerçekten çok özel bir deneyim. Sette hâlâ “Vay be Mahsun Kırmızıgül burada” diye düşünüyorum. Bu durum benim için gurur verici. O kadar güzel filmler yapmış ki, Türkiye’nin duygusal durumunu ve insan profilini çok iyi biliyor. Gördüğüm kadarıyla çok etkileyici bir iş çıkmış. Geçenlerde sahne çekimi sırasında bir gaf yaptım; Mahsun Hoca’yı görünce şarkı söyleyesim geldi, mırıldanırken yanımda mikrofon olduğunu unuttum. Kafamı kaldırdığımda onun kulağında kulaklık olduğunu fark ettim ve çok utandım, umarım duymamıştır.
İki insan birbirini anlıyorsa kimse müdahale edemez.
‘Güzel Aşklar Diyarı’nda farklı kültürler ve ekonomik seviyeden iki kişinin aşkını görüyoruz. Böyle farklar aşkı etkiler mi?
Etkiler. Arada çok büyük fark olmaması gerekiyor. Ne olursa olsun, iki insanın birbirine sağlayacağı hayat koşulları çok önemli. Denge 5-10 aşağı olabilir ama aradaki uçurum çok fazlaysa bu durum zorlayıcıdır.
Bir projende 18 yaşında bir genci canlandırmıştın. Âşık olduğun kadın senden 20 yaş büyük. Aşkta yaş farkı olur mu?
Önyargıları bir kenara bıraktığımızda, iki insanın birbirini anlaması ve duygularını paylaşması, yaş farkını ortadan kaldırabilir. Ülkemizde maalesef erkek büyük, kadın küçük olduğu zaman normal karşılanıyor ama tam tersi durumda eleştiriliyor. Böyle bir algı olmamalı. İki insan birbirini anlayıp duygularını paylaşabiliyorsa, bu kimseyi ilgilendirmez ve kimse de müdahale edemez.
O işte cesur sevişme sahnelerin vardı, zor oldu mu?
Yabancı oyuncuların röportajlarında “Kolay değil” dediklerini okurdum, gerçekten öyleymiş. Belli bir matematiğin olması gerekiyor; kamerayı, karşındaki oyuncuyu ve ne kadar ne yapman gerektiğini düşünmelisin. Tabii partnerle olan iletişim de çok önemli. Meryem (Uzerli) bu konuda beni rahatlattı ve güzel bir alan açtı, yoksa bu kadar rahat olamazdım, gerilirdim.