USD34,23
EURO37,29
GR. ALTIN2.930,59
İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
  1. Haberler
  2. Yaşam
  3. Diyarbakır’da 8 Yaşındaki Narin Güran’ın Kaybolması ve Ebeveynlere Düşen Sorumluluklar

Diyarbakır’da 8 Yaşındaki Narin Güran’ın Kaybolması ve Ebeveynlere Düşen Sorumluluklar

featured
service service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Diyarbakır’da Şok Eden Olay: 8 Yaşındaki Narin Güran

Diyarbakır'da Şok Eden Olay: 8 Yaşındaki Narin Güran

Diyarbakır’ın Merkez Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeni, 19 gün sonra bir derenin kenarında bulundu. Bu trajik olay, tüm Türkiye’yi derinden sarstı ve özellikle çocukları olumsuz bir şekilde etkiledi. Olayın detaylarını öğrenen ya da okuyan birçok çocuk, ailelerine zor sorular sormaya başladı. Diyarbakır’da pek çok veli, yeni öğretim yılının ilk günlerinde çocuklarını okul bahçesinde beklemek durumunda kaldı. Çocukların maruz kaldığı yoğun medya içerikleri, TV, radyo, gazete, internet ve sosyal medya aracılığıyla yayılan bilgiler, ailelerin çocuklarına nasıl yanıt vereceğini düşünmesini zorlaştırdı. Ekip arkadaşımız Gülay Barbaros Altan, 13 yaşındaki kızının bu durumu kabul edemediğini ve “Ama bunu yapanlar nasıl ailesi olur?” diye sorduğunu, kızının aileye olan güveninin sarsılmasından endişe duyduğunu ifade etti.

Evde, işte, okulda, markette ve otobüs duraklarında bu olayın sürekli konuşulması, çocukları bu durumdan uzak tutmanın neredeyse imkansız hale geldiğini gösteriyor. Bu nedenle ebeveynlere önemli sorumluluklar düşüyor. Neler yapabileceğimizi alanında uzman iki ayrı psikolog ile konuştuk.

‘Bu Aciya Şahit Olan Çocuklarımız Da Başka Bir Şiddete Maruz Kalmakta’

Klinik psikolog Ayşe Kayhan

  • Tüm Türkiye topraklarında, köy, taşra, şehir fark etmeksizin, travma ve şiddet kullanımının arttığını, sosyal yapının ise çürümekte olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu durumu kabullenmek, teslim olacağımız ya da korkacağımız anlamına gelmiyor.
  • Bu acıya tanıklık eden çocuklarımız, başka bir şiddete maruz kalma riski taşımaktadır. Bu nedenle, yaş grubuna bağlı olarak anne-babaların çocukların sorularına yanıt vermesi şarttır. Yok saymak, oyalamak veya soruları yanıtsız bırakmak, özellikle 10-12 yaş altındaki çocuklar için son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.
  • Cevapsız kalan her soru, yanıtları çocukların hayal gücüne bırakır. Bu sebeple, çocuklara ‘iyi insan’ ve ‘kötü insan’ tanımları yapılmalı; iyilik ve kötülük kavramları dogmalardan, dinden ve geleneksel yaklaşımlardan uzak bir şekilde anlatılmalıdır.
  • 12 yaşından büyük çocuklara ise bu meselenin toplumsal yönleri üzerinden yaklaşılmalıdır. Yani erkek şiddeti gibi konular açıkça ifade edilmelidir. Bu şiddeti destekleyen çarpık değerlerden bahsedilmeli, sohbetler toplumsal cinsiyet rolleri övülmeden, aile kutsallaştırılmadan gerçekleştirilmelidir.
  • Kötülük, çoğu zaman aile, kültür, örf, adet gibi başlıklar altında gizlenmektedir. Bu durum, hak görme anlayışıyla hızla devam etmektedir.
  • Tüm meslek gruplarından, sistemli veya sistemsiz olarak çocuklar özelinde şiddeti, tacizi, tecavüzü deneyimledik ve ne yazık ki yaşamaya da devam ediyoruz. Bu çürümenin derinleşmesine izin vermeden, toplumsal bir gelecek inşa etmek adına birlikte mücadele etmemiz gerekmektedir.
  • Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de her gün beş çocuk istismar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dört kız çocuğundan biri ya da beş erkek çocuğundan biri cinsel tacize uğramaktadır. Çocukların yüzde 23’ü fiziksel, yüzde 36’sı psikolojik, yüzde 16’sı fiziksel istismara uğramaktadır. Cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı son dokuz yılda yüzde 287 artmıştır. Bu durum, çocukların geleceğini ve umutlarını yok etmekte; korku, travma ve umutsuzlukla karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır.

“Çocuklara ‘Kendini Korumalısın’ Değil ‘Ben Seni Korurum’ Denmeli”

Uzman psikolog Oya Çanak

  • Öncelikle yakın çevreden başlayalım: Narin’in köyündeki arkadaşları ne yaşıyor ve ne yaşayacak? Yapılabilecek en akıllıca hamle, bu köydeki okul ortamının ve öğretmeninin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından takibe alınması, sık denetim yapılması ve köydeki tüm çocukların okula gitmesinin sağlanmasıdır.
  • Tüm çocuklar için sıkı bir rehberlik ve psikolojik danışmanlık programı oluşturulmalı; travma odaklı okul çalışma protokolleri alanında yetkin uzmanlarla hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.
  • Şimdi mikro çevreden daha geniş bir perspektife açılalım… İnternet ortamında konuyla ilgili paylaşımlar yaparken çocuklarımızı da düşünmemiz gerekiyor. Her yazılan, mağdur çocuklar ve masum, ikincil travmaya tanık olan yakınları tarafından ileride okunabilecektir.
  • 4-6 yaş arası çocuklara internet kullanımlarında ebeveyn kontrolü sağlanmalı ve 6 yaş üstü haberlere maruz kalmamaları için gerekli önlemler alınmalıdır. Eğer çocuklar bu durumu yakınlarından duyarlarsa, “Yaşamda iyiler ve kötüler var; bazen kötüler ne yazık ki anne, baba veya akraba da olabiliyor. Bazen yetişkinler kendilerini cinsel olarak tatmin etmek için çocukları kullanabiliyor. Buna ‘çocukluk çağı cinsel istismarı’ denir.” şeklinde açıklamalar yapmak, çocuğa güvende hissettirir.
  • Özellikle 5 yaş üstü çocukları olan ailelere, duygusal ihmal, fiziksel istismar ve cinsel istismarın tanımlarını çocuklarının mizaçlarına uygun bir şekilde yapmalarını öneririm. Çocuklara “İster ebeveyn, ister akraba, ister öğretmen, kimse bunu asla yapmamalı” demek, norm dışı bir durum deneyimlerlerse paylaşmalıyım duygusu verecektir.
  • Ayrıca kötü niyetli bir yetişkine karşı hiçbir çocuk gerçek anlamda kendini koruyamaz. Dolayısıyla “Kendini korumalısın” gibi ifadeler, çocuklara kaygı verici bir mesaj verebilir. Doğru mesaj “Ben buradayım. Benimle güvendesin. Benimle paylaşabilirsin. Ben seni korurum” olmalıdır.
Diyarbakır’da 8 Yaşındaki Narin Güran’ın Kaybolması ve Ebeveynlere Düşen Sorumluluklar
Yorum Yap
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Giriş Yap

Ankara Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

0
Would love your thoughts, please comment.x